Skip to main content

Bizler evde Game of Thrones’un son bölümünü izlerken ya da ayaklı tatil fotoğrafı için doğru açıyı bulmaya çalışırken dünyada robot iş gücü ve nitelikli işçiler arasındaki makas hızla kapanmaya devam ediyor. Fabrikada üretim hattında mavi yakalıların işini yapan robotik kolları görmeye aşinayız. Lakin çalıştığınız plazada teşrik-i mesai yaptığınız bir yönetici asistanı robot çalışan ya da bademcik ameliyatınızı yapmaya niyet etmiş tıpçı bir robot görseniz nasıl hissederdiniz?

Gartner’ın geçtiğimiz ay yayımladığı 2015’in gelişen teknolojiler endeksinde (Hype Cycle for Emerging Technologies, 2015) “otonom araçlar” teknolojisinin hızlı yükselişi yeni bir dönemin başladığına işaret ediyor. Bu haber kurumlarda insanı taklit eden ve insan emeğini karşılayabilecek teknolojilere kurumlar tarafında önemli bir talep olduğu anlamına da geliyor. Kurumlar fabrikalarda bilişsel yeteneklere ihtiyaç duymayan iş gücünü makinelerle çoktan değiştirmeye başlamıştı. Şimdiyse bilişsel yeteneklerle iş yapan beyaz yakalıların iş tanımınlarının değiştirilmesi planlanıyor. Otonom teknolojiler, biyoakustik algılama, biyoçipler, zihin-bilgisayar arayüzü, makina dili, nöro-iş, kuantum bilişim, akıllı danışmanlar, akıllı robotlar, sanal kişisel asistanlar, sanal gerçeklik ve holografik görüntüleme teknolojileri kurumların bir an önce gelişmesi için sabırsızlandığı teknolojiler tarafında başı çekiyor.

Google’ın insansız araç testleri, Amazon’un depolarında çalıştırdığı hamal robotları ve drone paket servisleri derken, AI (Yapay zekâ) tarafındaki akıl almaz gelişmeler sayesinde artık robotlar, MRI çıktılarından tanı koyabiliyor, futbol maçını veya hisse senedi pazar verilerini analiz edip sizin için makale bile yazabiliyor. Önce mavi yakalıları işinden eden robotlar şimdi beyaz yakalıların koltuğuna göz dikmiş durumda. Neyse ki, gelişen teknoloji ve değişen şartlar hiç tanımadığımız yeni iş alanlarına da kapı aralıyor.

Mevzu insan ve robot nesli arasındaki yarış değil

2013 yılında Oxford Üniversitesi’nden iki akademisyen; Carl Frey ve Michael Osborne, gelişen teknolojiyle önümüzdeki 10 ile 20 yıl arasında yok olma riskine giren iş kolları üzerine bir araştırma yapmış. ABD’deki 702 farklı iş kolu üzerinde yapılan araştırmanın sonuçları çok çarpıcı. Elde edilen verilere göre; mevcuttaki işlerin yüzde 47’si yüksek risk teşkil ederken, yüzde 19’u da gelişen teknolojiye karşı orta düzeyde kaybolma riski taşıyor. Yani mevcut işlerimizin yüzde 66’sı önümüzdeki on yıl içinde tarih olabilir.

Herhangi bir insan iletişimi ya da özel yetenek gerektirmeyen, sürekli tekrar eden, değişim ve sürekli öğrenme gerektirmeyen, insan iletişiminin alt düzeyde olduğu rutin işlerin kolayca robotlar tarafından sahiplenebileceğine dikkat çekilen araştırmada temizlik servislerinden, paketlemeye, üretimden inşaata birçok iş kolunun yavaş yavaş robotların tekeline geçeceğine vurgu yapılmış. Maalesef aynı tehlike, yaratıcılığını kullanmayan, sadece e-posta’ları forwardlayan veya veri girişi yapan beyaz yakalılar için de geçerli.

Biz insanlar otomasyon teknolojileri olmadan tek bir bilgisayar çipi bile üretemeyiz. Robotları işimizi elimizden alacak bir düşman olarak görmek ve onlarla mücadele etmektense onlarla nasıl birlikte çalışabileceğimize odaklanmamız en doğru hareket olacaktır. Çünkü robotlar şu an bile sahip oldukları inanılmaz yeteneklerle birçok konuda bizden öndeler. Endüstrileşme ve otomasyon sadece ömrümüzü uzatmadı, insanın asıl değer yarattığı sanat ve bilim gibi kariyerlerin gelişmesine de kapı aralmış oldu. Robot teknolojilerinin gelişmesiyle birlikte bizler ve onlar arasındaki iş tanımları ilerleyen yıllarda iyice karışacak gibi görünüyor olsa da robotların bizlerin yapmaktan keyif almadığı işlerin yükünü omuzlarımızdan alacağı da bir gerçek. Robotlar bizim sıkıcı ofis işlerimizle uğraşırken bizler de kendimize ve onlara yapılacak yeni işleri keşfetmek için mesai yapacağız.